8 Mayıs 2007 Salı

akşam mesaisine mola, ve küçük günlük hikayeler

daha önce de yazdığım gibi, bu blogu kaybetmemeye çalışıyorum.

ofiste oturuyorum, maslak köyünde 50 kişinin bir arada çalıştığı bir ofisteyim. herkes çıktı. ben de çalışmaya biraz ara verdim. müzik dinliyorum. vega, "ankara"yı çalıyor. eski kasvetli okul günlerimi hatırlatıyor bana.

kendi çalışma odası olanlara o kadar özeniyorum ki. misal aşağıdaki işyeri doktoru...

maslak berbat bir yer. kümes gibi gecekonduların 100 metre ötesinde trilyonluk dairelerin olduğu siteler, berisinde iş merkezi olma iddiasındaki binalar. bunların arasında karaksı'nın sokaklarından bile daha kötü yollar, ne adam yürüyebiliyor ne araba... insancıkların nefes almak ve yemek yemek için uğrayabileceği uyduruk, kaçak ama sahiplerinin senden benden herkesten daha fazla para kazandığı büfeler... her akşam servisim nereye parketmiş tantanası, ve çürük çarık yollarda sekerek yürümeye çalışan yüksek topuklar... böyle bir yer ancak bizim ülkemizde olabilirdi zaten. var da nitekim...

kocacığım arasın diye bekliyorum. bu telefon da hiç çalmaz ben beklediğimde. eskiden de böyleydi zaten. niye kocacığının aramasını bekliyorsun diyeceksin, sayfamı okuyan kişi, varsan eğer. akşam küstüm de ben ona geç yattı diye. o yatmayınca ben de uyuyamıyorum çünkü karanlıktan korkuyorum, karanlıktan korktuğum için yalnız yatınca yan odanın ışığını açıyorum. ama o zaman da aydınlık oluyor, dalsam bile derin uyuyamıyorum. işte bu yüzden dün gece şenol gelene kadar uyuyamadım. o geldikten sonra da ona küstüm. haberi var mı bilmiyorum... :)

hadi ben işime ve vega şarkılarıma döneyim.

Hiç yorum yok: