30 Ağustos 2007 Perşembe

Rize'ye Yolculuk

İznimizin son günlerinde daha önce görmediğimiz bir yere giderek kendimize hediye vermek istedik. Doğu Karadeniz'e doğru yola çıktık. Akşam üstü Trabzon'a ulaştık. Deniz kenarına kurulmuş ilginç havaalanı haricinde çok da fotograf çekilesi gelmedi bize. Çok yorulmuştuk, gün kararmak üzereydi ve hava bulutluydu. Karışık ve kalabalık yollarda öğretmenevinin yerini soracak bir yer bulana kadar kaybolduk. Şehir bize çok kasvetli göründü. Trabzonlular kızmasınlar ama neden öyle bir yere şehir kurulduğunu bile anlayamadık. Bir karış düz arazi yok, denizden dağa çıkılıyor. Öğretmenevinde de yer yok cevabı aldık zaten. Biz de Trabzon'da bulduğumuz en kalınası otel olarak görülen, ve sonradan Karadeniz Bölgesi'nin tek beş yıldızlı oteli olduğunu öğrendiğimiz Zorlu Otel'e bir oda bulduk. Üç günlük bir alafranga tuvalet yokluğu ve kanepede sığışılan geceler sonrasında temiz küvet, havuz ve yumuşak bir yatak cennet gibi geldi doğrusu.


Ertesi sabah Ayder'e doğru yola koyulduk. Yolun çok kötü olmasını göze almıştık. Ayder'e kadar asfalt, hatta E5'ten bile daha güzel bir yol bulduk.


Karadeniz insanıyla ilk tanışmamız Rizede oldu diyebiliriz. Temel fıkraları sanırım gerçek. Benzin istasyonunda kasada laz bir amca motor yağı almış. Yine laz olan kasiyer kız amcaya fiş mi fatura mı istediğini sormaya çalıştı. Ama şöyle dedi "Bu yağu ne yapacağusun", durakladı, "fiş mü fatura mu vereyüm?". Amca da "Ne yapacağum da motora koyacağum" diye cevap verdi. "Eveet, Karadeniz'e gelmişiz" dedik.


Yol üzerinde tur otobüslerinin durduğu bir yerde mola verdik. Meğer, Ayder Çayı kenarına kurulmuş, alabalığı, çayı ve manzarası çok güzel bir yer bulmuşuz. Yan masadaki amcalar aramızda Trabzon'dan şikayet ettiğimizi duyunca, kendileri Rizeliymiş ve Rizelilerle Trabzonlular arasında 'rekabet' varmış, bize hemen çevrede gidilebilecek en güzel yerleri sıralamaya başladılar. Ayder'den daha az turistikleşmiş ve daha güzel dedikleri Çat'ı görmemizi tavsiye ettiler.Ama biz Ayder'e gittik. Çat'a gitmeye zamanımız olmadı. Ve Ayder o kadar güzeldi ki, nasıl daha güzel bir yer olabilir anlamadım.



Ayder Çayı




Çay üzerinde eski taş köprüler var. Birinin fotografını çekmek için durmadan edemedik.




Ayder'deki ahşap evler. Çoğu pansiyon olarak kullanılıyor.




Biz ulaşana kadar akşam olmuştu, ince ince ahmak ıslatan yağmuru yağıyordu. Boş oda bulmak kolay olmadı. En eski görünüşlü evde, çayın geçtiği vadiye bakan ve tahtalar arasından rüzgarın sızdığı bir oda bulabildik.





Ertesi gün, orman içinden manzara








Her köşe başından bir şelale çıktı önümüze. Bir yandan da yağmur devam ediyordu. Fotograf makinem naylon bir poşet içinde, objektifin ve vizörün önü açık.











Kışın çayın üzerine düşmüş kar kütlesi, hala erimemiş.





Biz arabayla gidebildiğimiz yere kadar giderken sportmen insanoğlu bisiklete biniyor.








Arabanın içinden doğa fotografçılığı





Ayder içinde bir patik tezgahı. Yine araba içinden çekilmiş