27 Şubat 2008 Çarşamba

Matem

Yazmamak mümkün mü? Yazmak da mümkün değil. İçimden geçenleri sözlere dökmek mümkün değil. Her gün şehit haberleri... 4 gün mü oldu, 5 gün mü oldu, 25 şehit. Gencecik, hayatlarına kaldıkları yerden devam etmek için görevlerini yerine getirip dünyalarına dönmeyi bekleyen 25 insan.

Dün rüyamda büyük, eski, ahşap bir konakta gördüm kendimi. Girişi soğuk, koyu renkli taştan yapılmıştı. Kapısı da ahşap, ahşap bile denmez, sıra sıra tahtaların birleştirilmesinden yapılanlardan, ve de demir çengelli... Biryerlerden kaçıp gelmiştik oraya, eşimle, ama kocam da değilmiş sevgilimmiş. Birşeylerden kaçmışız. Yalnızlık duygusunu ve karanlığı hatırlıyorum. Yalnızlık da vardı. Büyük ve karanlık salonda ışık yakmadan oturuyorduk, kapı çalındı... Demir çengeli kaldırıp kapıyı açtığımda askerleri gördüm karşımda, kocanı almaya geldik dediler. Yok, demediler de, öyleydi, anladım. İçeriye girdiler, başka erler de vardı etrafta. Yazık, acıkmış biri, komutan dedi ki “bir yumurta çırpsınlar sana, bak dağa çıkıyoruz bulamazsın orada”, evet aynen böyle dedi... Ben de eşimi uğurladım. Sözcükleri hatırlıyorum: “korkma, buluşacağız, gelmezsen öbür tarafta buluşacağız”. Alnının ortasından öpüp gönderdim onu.

Başka bir yolu olmalıydı, ne bizden ne “onlardan” bu kadar cana kıymadan... Çünkü can, geri getiremeyeceğiniz tek şey... Dünya batsaydı da ölmeseydi, demez mi şimdi onları özleyenler?

Hiç yorum yok: